|
|
ADIN NE?
Okula yeni bir din öğretmeni atanmış. Sınıfta kendini tanıtmış.
Hoca: Ben de sizleri yavaş yavaş tanıycam artık. Mesela oğlum senin adın ne demiş
Öğrenci : Fatih
Hoca: hadi bi fatiha oku da dinleyelim
Ögrenci güzelce okumuş fatihayı.
Hoca: kızım senin adın ne?
Ögrenci: kevser hocam.
Hoca: hadi sen de bir kevser duası oku da dinleyelim.
Ögrenci okumuş.
Hoca yürürken köşeye sinmiş bir öğrenci görmüş
Hoca: oğlum senin adın ne?
Ögrenci: Hocam benim adım yasin ama arkadaşlar bana kısaca sübhaneke derler.
Virüs - Antivirüs Diyalogları 
Antivirüs: Şşşşt nereye genç?
Virüs: Abi birisine bakıp çıkıcam hemen...
Antivirüs: Olmaz giremezsin yassah!!!
Antivirüs : Aaaaa Aaaaa sağa çek bakayım!
Virüs: Buyrun abi ne vardı?
Antivirüs: Bölgeye zarar veriyorsun. Tutuklusun.
Virüs: Abi be, sen al şimdi şu 20 YTL yi beni görme bak yanımda manita var.
Antivirüs: Tamam ama çok zarar vermeyin ha!
Data: Amca amca senin dosya boyutun niye bu kadar büyük?
Virüs: Seni daha iyi saklayabilmek için...
Data: Peki amca senin simgen neden diğerlerinden çok farklı?
Virüs: Sen gel bakayım bi şöyle. Ne tatlı şeymişsin sen öyle...
Virüs: Amman Trojen kavur excelleri, Amman trojen kavur bellekleri.....
Antivirüs: Şııııt len dürzü ne ediyon burda?
Virüs: Oooo abim gelmiş hoş gelmişşşşş. Nörüyon laaaa?
Antivirüs: Şimdi ben senin yedi ceddinden başlamam mı beeaaaa!!!
Virüs: Naş Yavrum Naşşşş biraz geç kaldın. Çoktan yayıldık sisteme!
Antivirüs : He He He Heyyttt beaaaa, abime sistemler feda olsun beaaa. Yürüüü beaaa...
Virüs: Abi ne kadar kazanıyosun bu işten?
Antivirüs: Valla ekmek parası zor çıkıyo.
Virüs: Abi sigortan varmı ?
Antivirüs: Yok be ne sigortası abicim ya
Virüs: Abi sen ne uğraşıyon burada, burada kazandığının iki katını vereyim, bizle takıl...
Antivirüs: Tamam anasını satayım.
Virüs: Saldırın ulan bu tamamdır
Virüs: Biri vardı nerde gördünüz mü?
Anti virüs: Ne edecen bakim?
Virüs: Hiç bi meselemiz var da...
Antivirüs: Anlat evladım.
Virüs: Abicim içeri gizlice girip sonraa........
Antivirüs: Ben kimim biliyo musun?
Virüs: Yoooooooo
Anitivirüs: Dışarı lan ben buranın güvenlik görevlisiyim.
Virüs: Bu iş burda bitmeyecek geri dönecem.
Antivirüs: Buyrun amca ne arıyodun?
Çernobil: Oğlum burada bir harddisk diye bişi varmış nerede o?
Antivirüs: Abi düz git soldaki kapı.
Çernobil: Tamam oğlum sen biraz uzaklaş sağol.
Antivirüs: Nereye lan?
Virüs: Şu programa girebilir miyim?
Antivirüs: Niye lan?
Virüs: Abi benim yatıcak bi evim bile yok, nolursun bi günlüğüne...
Antivirüs: Geç bakem ama kimse görmesin seni.
|
Kızgın Banka Müşterisinin Mektubu
New York Times'da yayınlanan, bir müşterinin bankasına yazdığı mektup:
Sayın Banka Yetkilisi,
Ben 86 yaşında bankanızda hesabı olan bir müşterinizim.
Geçen gün, tesisatçıma 100 dolar'lık bir çek yazdım.
Bu çeki kendisi her nasılsa 3 nanosaniyede bankanıza iletmiş olmalı ki, bankanızda değerlendirdiğim fonlardan bu miktar kadarını bozduramadan hesabımdan karşılığı alınmış.
Tabii ki hesabımda o an için para olmadığından 30 dolar da faiz ve ceza alınmış. Oysa fonlarımda 1.000.000 dolar vardı.
Bu durumu şikayet etmek istediğimde, bankanız telefonunda kişiliksiz, terbiyesiz, banda kaydedilmiş ve yüzsüz bir hanım sesiyle yarım saate yakın boğuştum.
Arada müzikler dinledim ve 28 kere değişik tuşlara basmak zorunda kaldım. Ama kimseye ulaşamadım.
Bildiğiniz gibi her ay binlerce dolarlık faturalarım, mortgage kesintilerim, kredi kartı ödemelerim var.
Bunların hepsinin hesabımdan yapılan otomatik ödemelerini şu andan itibaren İPTAL ediyorum.
Bundan böyle, sizden etten kemikten yapılmış dediğimi anlayan ve ingilizce bilen bir müşteri temsilcisi istiyorum.
Anlayışla karşılarsınız ki, karşınızdakine en iyi iltifat, onu taklit etmektir.
Ben de sizin gibi yapacağım.
Müşteri temsilciniz her ödeme için beni arayacak, ve 28 haneden az olmayan benim vereceğim bir şifreyi tuşlayacak.
Sonra da, eğer 1 tuşlarsa benden randevu alacak, 2 tuşlarsa bir ödeme ile ilgili mesaj bırakabilecek, 3 tuşlarsa oturma odama bağlanacak, oradaysam cevap vereceğim, 4 tuşlarsa ve uyumuyorsam yatak odama bağlanacak ve benimle görüşebilecek, 5 tuşlarsa tuvalete, 6 tuşlarsa cep telefonuma ulaşacak, 7 tuşlarsa bilgisayarıma bir mesaj bırakabilecek. 8'e tuşlarsa bunları yeniden dinleyebilir.
Arada beklemeler olursa, size söz, elimdeki eski plaklardan ve gramofonumdan güzel bir müzik parçası da dinleteceğim ona.
Yalnız sizden ricam, bu işlemler için seçeceğiniz personelinizin kimlik bilgisini, anne kızlık soyadını, noterden alınmış imza sirkülerini ve tapuları dahil mali bilgilerini bana iletmeniz.
Bir de sizin gibi bir sözleşme hazırladım. 8 sayfa. Sizinki 42 sayfaydı, ben insaflı davrandım. Bu sözleşmeyi de bana atayacağınız müşteri temsilcisi, bankanız şube müdürü ve bankanız yönetim kurulunun imzalaması ve bana iadeli taahhütlü göndermesi.
Bu sözleşme elime geçtikten sonra müşteri temsilcinize kendi belirleyeceğim 28 haneli şifreyi göndereceğim. Bu şifre de her ay değişecek pek tabii ki.
Özür dileyerek bu sözleşme ve işlemler için sizden masraf olarak her ay 20 dolar da talep edeceğim.
İşbu şartları yerine getirememe durumunuz varsa, lütfen 1.000.000 dolarımı nakit olarak hazırlayın, yarın alıvereyim.
Size hayırlı işler diler, en kısa zamanda bana ulaşmanızı rica ederim.
Saygılarımla,
Müşteriniz...
|
Skor Farklı
HİDAYET ÖLÜNCE CENNETİN KAPISINDA KUYRUĞA GİRER. HEMEN ÖNÜNDE BEKLEYEN ADAM BİR PAPAZDIR. KAPIDA BIR MELEK BEKLEMEKTEDİR. MELEK PEDERE SORAR ;
- HİÇ GÜNAHIN VAR MI ?
PEDER;
- AZİZ MELEK BEN RAHİPTİM, TÜM HAYATIM BOYUNCA TANRIMA DUA ETTİM, KARIMA VE ÇOCUKLARIMA SADIK KALDIM , İNSANLARA VE HAYVANLARA HEP YARDIM ETTİM.
MELEK;
- ÇOK İYİ BUNLARI BİLİYORDUK ZATEN AL SANA CENNETIN GÜMÜŞ ANAHTARI...
DER VE SONRA HİDAYET'E DÖNER;
- SENİN HİÇ GÜNAHIN VAR MI HİDAYET ?
HİDAYET ;
- BEN DE HER ZAMAN HAYVANLARA VE İNSANLARA İYİLİK YAPARDIM, TANRIYA ÇOK DUA ETMEDİM AÇIKÇASI, İNANCIM DA ZAYIFTI VE BİR DE GÜNAHIM VARDI, ÇOK SERT VE HIZLI OTOBÜS KULLANIRDIM. MELEK HİDAYET'E DÖNER VE ;
- BUNU DA BİLİYORUZ. ÇOK İYİ AL SANA CENNETİN ALTIN ANAHTARI...
PEDER BU OLAYA SİNİRLENİR;
- BEN HAYATIMI TANRIYA ADAMIŞIM SİZ DE GİDİP BU ADAMI CENNETTE BENDEN ÜSTÜN TUTUYORSUNUZ, HAKSIZLIK DEĞİL Mİ?
MELEK GÜLEREK ;
- OĞLUM, SEN VAAZ VERİRKEN HERKES UYUYORDU, AMA HİDAYET OTOBÜS KULLANIRKEN HERKES DUA EDIYORDU... SKOR FARKLI YANİ...
|
Yeni Ceza Yasasına göre tanımlamalar )))
1 Nisan'da yürürlüğe girecek yeni Türk Ceza Yasası'yla basın hırsıza hırsız, hortumcuya hortumcu diyemeyecek.
Peki bu muhteremleri, gazeteler okura nasıl anlatacaklar?
Akif Kökçe o konuda kafa yormuş, şu yararlı önerileri yapıyor:
HIRSIZ: Kaynak arayışı içinde olan girişimci vatandaş.
HORTUMCU: Hortumun emiş özelliğini parasal alana uygulayan buluş adamı.
RÜŞVETÇI: Benim memurum işini bilir felsefesinin masum müridi.
SAHTEKÂR: Bir şeyin aynısını yapma derdindeki yaratıcı insan.
KALPAZAN: Merkez Bankası fahri çalışanı.
TECAVÜZCÜ: Güzellikler karşısında çaresiz kalan yiğit.
HOLIGAN: Döner bıçakla gezen spor düşkünü.
KAÇAKÇI: Var oluşunu sınırlar ötesinde arayan macera tutkunu gezgin.
KAPKAÇÇI: Kadınların çantasında ne olduğunu çok merak eden macera tutkunu kişilik.
UYUŞTURUCU SATICISI: Mutluluk peşindeki insanları hatır için madde
bağımlısı yapan dost.
KADIN SATICISI: Dostlarını birbiriyle tanıştırıp yüzdesini alan güzel huylu insan.
KIRALIK KATIL: Para ile kişiliğini satmayan mütevazı yaratık.
YANKESICI: Cebimizdekilere ilgi ve tutkuyla yandan yaklaşan muzip.
DOLANDIRICI: Saf vatandaşlara şaka yapan komik ruhlu masum.
MAFYA: Yasaların olmadığı bir toplumda işlerin daha kolay yürüdüğünü ispata yönelik özel kuruluş.
SÖMÜRÜCÜ: Işçiye iş verip para vermeyen güzel müteşebbis.
|
Trafik Cezası
Deniz yavaşlamadan önce Takometreye baktı: Hız limitinin 90 km olduğu yerde 110km ile gidiyordu ve son dört ay içerisinde dördüncü defa polis tarafından durduruluyordu.
Bir insan nasıl bu kadar şanssız olabilirdi? Deniz arabasını sağa çekti.
"İnşallah şu anda yanımızdan daha hızlı bir araba geçer" diye düşünüyordu.
Polis elinde kalın bir not defteri ile arabadan indi.
Ali? Bu Polis camiden tanıdığı Ali değil mi? Deniz iyice arabasının koltuğuna sindi.
Bu durum bir cezadan daha kötüydü. camiden tanıdığı bir Polis, hemde hızlı gidip, trafik kurallarını ihlal ettiği için.
İyi günler Ali Birbirimizi yeniden böyle görmemiz çok ilginç" "iyigünler Deniz" Ali gülümsemiyordu.
"Beni; Eşimi ve çocuklarımı görmen için eve giderken yakaladın" "Evet öyle" Ali umursamaz görünüyordu.
"Son günler eve hep çok geç geldim. Çocuklarım beni uzun süredir hiç görmedi. Ayrıca zeliha bana bu akşam matı içli köfte ve biftek yiyeceğimizi söyledi. Ne demek istediğimi anlıyor musun?"
"Evet ne demek istediğini anlıyorum. Ayrıca trafik kurallarını ihlal ettiğini de biliyorum." diye cevapladı Ali.
"Eyvah! Bu taktik fazla işe yaramayacak gibi. Taktik değiştirmek gerekli" diye düşündü Deniz "Beni kaç ile giderken yakaladın?" "110.
Lütfen arabana girer misin?" dedi ALİ.
"Ah Ali, bekle bir dakika lütfen. Seni gördüğüm anda, Takometreye baktım. Sadece 85 km ile gidiyordum."
"Lütfen Deniz, arabana gir" diye üsteledi Ali, Deniz, canı sıkkın bir şekilde arabasına girdi, kapıyı çarparak kapattı.
Ali, not defterine bir şeyler yazıyordu. "Ali niye benim ehliyetimi ve araba ruhsatımı istemiyor ki" diye düşündü Deniz, Ne olursa olsun, bundan sonra camide de bu adamın yanına oturmaktansa, birkaç gün Deniz camiye gitmeyecekti. Ali kapıyı tıklatıyordu.
Deniz arabasının penceresini 5 cm kadar açtı. Ali Deniz'e bir kağıt verdi ve gitti..
"Ceza değil bu" diye kendi kendine söylendi Deniz. Bir anda sevinmişti. Bu bir yazıydı ve kağıtta şunlar yazıyordu: "Sevgili Deniz, benim bir kızım vardı. Altı yaşındayken çok hızlı araba kullanan biri tarafından öldürüldü. Bu kazadan dolayı, adam cezalandırıldı. 3 yıl hapishane cezasıydı bu. Bu adam hapishaneden çıkınca kendi çocuklarına sarılıp, öpüp, onları tekrar koklayabildi. Ama ben öpebilmek için, cennete gidinceye kadar beklemem gerekiyor. Bin defa adamı affetmeye çalıştım Bin kerede başardığımı zannettim. Belki başarmışımdır, ama hala kızımı düşünüyorum. Lütfen benim için dua et ve dikkat et Deniz, tek bir oğlum kaldı."
Deniz 15 dakika kadar bir süre yerinden kıpırdayamadı.
Daha sonra kendine gelip, yavaş yavaş evine gitti. Evine varınca, çocuklarına ve eşine sıkıca sarıldı.
Hayat çok değerli, sürekli dikkat et. Dikkatli araba kullan ve başkalarının hakkına saygı göster. Hiçbir zaman unutma, istediğin kadar araba satın alabilirsin, ama insan hayatını asla... Gerçekten ilginç.
İlyas Kör
|
Cam Tavan Sendromu
Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görür. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar.
Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama başlarını tavandaki cama çarparak düşer.
Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplar, tekrar başlarını cama vururlar.
Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çeker. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıplamamayı öğrenir.
Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplar!
Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkanları vardır ama buna hiç cesaret edemezler.
Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı "hayat dersi"ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkanları vardır ama kaçamazlar.
Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel varlığını sürdürmektedir.
Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini gösterir.
Buna "cam tavan sendromu" denir. Bir insanın gelebileceğine inandığı en üst nokta, onun cam tavanıdır.
Cam tavanınız hayallerinizin tavan yüksekliğini gösterir. Yapabileceğin, yapabileceğini düşündüğün kadardır.
|
|
|
|
|